Evlilik ve Aile Sorunları

AYRILIK SONRASI DÖNEM

course Image

AYRILIK SONRASI DÖNEM

Yoğun kaygı, panik, depresyon, ağlama hissi, mutsuzluk… Çoğumuz için ayrılık sancılarının toplamı budur aslında. Sonrasında ise ‘ben şimdi ne yapacağım’, ‘buna nasıl dayanacağım’ ve ‘ onsuz yapamıyorum’ gibi cümleler eşlik eder bu sancılara. Sevgimiz ve kaybımız arasında ki boşlukta sallanmaya başlarız

Aslında geçmişten getirdiğimiz bir takım içgüdüsel davranışlar ile karakterizedir bu duygular. İnsanoğlunun acı çekmeyi sevmesi de buna eklendiği zaman kocaman bir boşluk olarak tabir ettiğimiz bir his yerleşir içimize. O’nsuz olamama, yapamama , yaşayamama bize çok dramatik bir duygusal boşluğu emanet eder o’ndan hatıra olarak. Bundan sonrasında ise iki seçeneğimiz vardır. Ya kalkıp boşluğa meydan okuyacağız ya da yerde kalıp yasımıza tutunmaya devam edeceğiz. Peki gerçekten biricik olduğunuz ve bir kere geldiğiniz hayatınızda yerde kalmak ne kadar doğru olur? Eğer ‘doğru değil’ bile diyebiliyorsanız ayağa kalkmak için adım atmış sayılırsınız.

Emekler verildi, sevildi, güvenildi belki gelecek planları yapıldı ya da adımları atıldı ama olmadı o kişi hayatınızdan çıktı arkasında belki de bir enkaz bırakarak yoluna devam etti. Evet ‘enkaz’ diyorum çünkü arkasında sizi değil birlikte yaşadıklarınızın enkazını bıraktı. Bize düşen ise bu ‘enkazı’ olduğu yerden kaldırıp atmak fırlatmak arkada kalmasını sağlamak. İşte tam da o zaman ayağa kalkmış oluyoruz.

Yaşayın; yasınızı, acınızı sonuna kadar yaşayın ki içinizde bırakmayın. Dışarı atılamayan çoğu duygu başka zaman başka bir yer de ve başka şekilde dışarı çıkmayı hazırda bekliyor olacak çünkü. Ağlamak istiyorsanız ağlayın, bağırmak istiyorsanız bağırın bunları yapın ki yas sürecinizi sağlıklı atlatın. Ağlamayacağım, üzülmeyeceğim gibi telkinler sadece yasınızı erteler ve biriktirir. İlk adımınız yasınızı yaşamak olsun…

Zorunda olduğunuz için değil kendinizi hazır hissettiğiniz zaman hatıraları yok edin. Resimler , hediyeler, notlar, birlikte gidilmiş yerlerin hatıraları vs… Size onu hatırlatan ne varsa kendinizi hazır hissettiğiniz an onlardan kurtulun. Bu sizi rahatlamış ve hafiflemiş hissettirecek. Sadece bunun için doğru zamanınızı bekleyin ve hazır hissettiğinizde harekete geçin

Birlikte gittiğiniz yerlere gitmeyin, yaptığınız ritüelleri yada aktiviteleri yapmayın, beraberken dinlediğiniz müzikleri dinlemeyin kısacacı onu hatırlatacak hiçbir eylemi gerçekleştirmeyin. Bu size sadece acı verir. Unutmayın! Beyin dramı çok sever ve bu dramı oluşturmak için uygun an kollar.O şarkıyı açtığınız anda hatıralar hücum edecek. Beyninizin bunu yapmasına izin vermeyin

Ortak arkadaşlarınızdan , sosyal medyadan yani onun hakkında bilgi sahibi olabileceğiniz her şey den uzak durun. Çevrenizdeki insanların o’nun konusunu açmasına izin vermeyin, gerekirse uyarın rahatsız olduğunuzu belirtin. Onun hakkında konuşmak eskileri açmak duygu karmaşasından başka bir şeye yol açmayacak hayatınızda. Günümüz tabiriyle ‘ stalk’lamayın. Bırakın ne yapıyorsa yapsın. Giden o. Gitmek isteyen o. Ama onu araştıran sizsiniz. Neden bu acıyı tazeleyesiniz?

Yeni hobiler edinin, eski hobilerinizi devam ettirin, yeni sosyal ortamlara girin. Kendinizi hiçbir şekilde sosyal hayattan soyutlamayın. Bunu alışkanlık haline getirdiğiniz anda depresyona göz kırpmış oluyorsunuz. Hayatınızı depresyonun yönetmesine izin vermeyin. Önceden nasıl bir sizseniz aynı siz olarak kalmaya devam edin.

Kendinizi en iyi tanıyan yine siz kendinizsiniz. Yara bandı aramayın yara bandı da olmayın. Bırakın her şey doğal seyrinde nasıl olması gerekiyorsa öyle olsun. Başka birine tutunmanın ruhunuza vereceği zararları iyi hesaplayın. Evet belki iyi gelecek ama buna kim garanti verebilir ki? Aynı yarayı ikinci kere aynı yerden kanatmak can yakar. Kendinizi tanıyıp bu adımı iyi düşünüp atın.

Eski partneriniz tabi ki aklınıza gelecek ve aklınıza geldiğinde kovmak için uğraşmayın çünkü göreceksiniz ki bu çaba onu daha fazla hatırlamanızdan başka işe yaramayacak. Aklınızdan kovmaya çalışmak yerine aklınızda nasıl acısız tutabileceğinize yoğunlaşın. Aklınıza geldiğinde onunla ilgili ne düşünmek istiyorsanız düşünün izin verin kendinize, geçsin aklınızdan. Bir süre sonra onu düşünmenin eskisi kadar acıtmadığını ve önemli olmadığını göreceksiniz.

Evet o vardı ,güzel zamanlar geçirdiniz, mutluydunuz ama şimdi gitti. Başka bir hayatı belki başka bir kişiyi tercih etti. Üzüldünüz ki bu en doğal hakkınız. Acınızı yaşadınız bu da en doğal hakkınız. Ama şimdi o yok ve siz devam etmek zorundasınız. Hayatınıza giren belki ilk kişi o değildi son kişide o olmayacak. Bundan sonra da başkaları olacak ve başkalarıyla da benzer mutlulukları tadacaksınız. Belki çok daha mutlu olacaksınız. Sadece bunun için kendinize zaman ve izin verin. Değerli ve biriciksiniz. Geri gelmeyecek zamanları uzun süreli yas ile kaybedemeyecek kadar değerli bir hayatınızı var. Hiçbir acı ilk günkü tazeliğinde kalmadığı gibi bu acınızda bu tazelikte kalmayacak ve bir süre sonra sadece bir sızı şeklini alacak ve belki de bittiği için dua ettiğiniz bir deneyiminiz olarak hayatınızda kalacak.

Hayatımızda ki , bütün duyguların bir süresi var. Ve o süre bittiğinde o duyguları ilk tazeliği ile hissetmediğinizi fark edeceksiniz. Ayrılık yasınızın da bir süresi var. O sürenin sizin için dolmasına izin verin. Unutulmamalıyız ki kendi değerimizi biz belirleriz ve bu değer çerçevesinde önemli ve özeliz.


Moneta Psikoloji

ÇİFTLER ARASI SORUNLAR NASIL ÇÖZÜLÜR?

course Image

ÇİFTLER ARASI SORUNLAR NASIL ÇÖZÜLÜR?

Birçok çift ilişkilerinde zaman zaman sorunlar yaşar. Çiftlerin arasında oluşabilecek büyük ve ya küçük birçok sorun aşılabileceği gibi aşılamayacağı zamanlarda yoğunlukla olmaktadır. Karşılık ilgi ve beklentilerin farklı olması , iki ayrı kişilik yapısına sahip olmak, karşımızdakini kendi beklentilerimize göre değiştirmeye çalışmak, farklılıkları kabul etmemek,partnerimizin düşüncelerini yanlış okumak ve açık iletişimde bulunmamak gibi bir çok sebepten dolayı ilişkilerde sorunlar görülmektedir.

İlişkilerimizde ki sorunları çözmek için öncelikle önemli ve gerekli olan çiftlerin birbiriyle yardımlaşmaya, uzlaşmaya ve birlikte kararlar alarak uygulamaya motivasyonları olmalarıdır. Bu yüzden çiftler birbirlerine karşı esnek, kabullenici ve bağışlayıcı olmak zorundadırlar. Birbirlerinin hatalarına, eksiklerine ve özelliklerine karşı hoşgörülü olmaları gerekir. Bu özellikler zamanla beslendikçe, ilişki gelişir ve olgunlaşır.

Çiftlerin yaşadıkları güçlükleri aşabilmelerinde ilk adım aradaki sorunların , hatalı iletişim ve yanlı yorumlamalar sonucu ortaya çıktığını anlamaları gerektiğidir Yanlış anlama dediğimiz şey çiftlerin birbirlerini gerçeğe uymayan bir şekilde çarpıtarak görmeleridir. Bu çarpıtma eşlerin birbirlerinin söyledikleri şeyleri yanlış anlamalarına ve arkasında kendi atfettikleri hoş olmayan nedenler aramalarına yol açar.Çiftler birbirlerinin ne söylediklerini ve niçin söylediklerini çok iyi bildiklerine inanır ve bu konudaki kendi yorumlarının doğruluğunu kontrol etme ihtiyacı duymazlar. Bu nedenle de iletişimlerinin ne kadar açık ve sağlıklı olduğu konusunda pek düşünmezler. Burada yapılması gereken şey ‘zihin okuma’ dediğimiz bu durumu gerçekleştirmemek ve her zaman açık iletişimden yana olmaktır. Karşılıklı olarak ne demek istediğimizi açıkça belirtmek ve anlarken de karşımızdakinin anlattıklarına kendi kişisel yorumumuzu katmadan anlamaya çalışmaktır.

İlişkinin başka bir önemli yapı taşı güven ve sadakattir. Çiftler ilişkide güven ve sadakati yitirmemelidir Çiftler arasında bazen güven kaynaklı sorunlar görülebilmekte ve güven kaybı sonucu zarar gören ilişkilerin toparlanma süreci çok daha uzun sürmektedir. En baştan bu duruma meyil vermemek önemli olmakla birlikte güven ve sadakat kaynaklı bir sorun yaşandıysa çiftler bunu açık ve net bir şekilde konuşmalıdır.Olayın tolere edilebilirliği çiftler arasında sorgulanmalı ve tekrar devam etme kararı buna göre alınmalıdır. Olayın şiddeti ve tolere edilebilirliği çiftler arasında ileriki zamanlarda da soruna yol açabileceğinden önceden bu konunun konuşulması gerekmektedir.

Eşler arasında saygının ve sevginin kaybolması ya da azalması ciddi problemlere yol açabilmektedir.İlişki de saygıyı yitiren çiftlerin yıpranma payı da büyük olmaktadır. Tartışmalar her zaman saygı çerçevesinde hakaret, küçük düşürme,küfürden uzak şekilde gerçekleştirilmeye çalışılmalıdır. Aynı zamanda sevgi eksikliği, azalması ya da bitmesi durumunda bu konu ,nedenleri ile açıkça konuşulmalı ve yapılabilecek şeylerin varlığı tartışılmalıdır. Sevgisiz şekilde devam eden ilişkilerde partnerlerin sıklıkla tartışma ve kavga etme gibi durumları artmaktadır.

Çiftler birbiri ile konuşurken ‘sen dili’ ile değil ‘ben dili’ ile konuşmalıdır.

Beraber vakit geçirmeye zaman ayrıldığı kadar bireysel ya da arkadaş çevresi ile vakit geçirmeye de zaman ayrılmalıdır.

Çiftler ,bencilce bir tutumdan ziyade kendi istekleri kadar karşı tarafın isteklerine de değer vermeli ve uzlaşmacı rol oynamalıdır.

Tartışmalarda iki tarafında duruma göre alttan alması ve tartışmayı hararetlendirmemesi gerekmektedir

Çiftlerde zaman zaman problem olan kıskançlık konusu iki taraf için de orta yol bulunarak halledilmelidir.Unutulmamalıdır ki çiftler de ayrı ayrı bir bireydir ve kendi kişisel hakları vardır. Eşler bu gibi durumlarda birbirlerine sınır ihlali yapmamalıdır.

Gerilim içinde olan çiftler ilişkilerini iyileştirmeye çalıştıklarında eğer çabaları başarısız olursa sıklıkla yılgınlığa düşüp demoralize olurlar. Bu tür durumlarda şu hatırdan çıkarmamalıdır; belki de o an için o sorunu çözebilecek beceriden yoksunsunuz ve bunun için destek almanız gerekmektedir.Bu gibi durumlarda aile danışmanı ile görüşmek ilişkiniz için faydalı olabilmektedir.


Moneta Psikoloji